Porsuk kıyısında bulunan konumumuzu incelediğimiz ilk anda suyla birebir ilişki kurma imkânı tanıyan kıyılarının olmadığını fark ettim. Bu sebeple tasarım sürecim boyunca tasarımları suyla iletişim kuran bir dilde ele aldım. Tasarım bölgemizdeki kot farklıklarını bir avantaj haline getirerek temel tasarım anlayışımı kotlar üzerine kurdum. Yapımda su kotundan yol kotuna, yol kotundan kaldırım kotuna ve mekanlarım arasındaki çeşitli kotlara ulaşılan bir tasarım biçimi izledim.

Ana konumuz olan film festivalleri üzerine bir tasarım yaparken porsuk kıyısının kamusal özelliğini görmezden gelmek söz konusu dahi olamayacağı için bu iki kavramı birbiriyle harmanlayarak ‘Ayak Üstü Bir Film’ anlayışını benimseyen bir tasarım yolu izledim. Ziyaretçileri su kotuna yaklaştırmak amaçlı tasarlamış olduğum çeşitli platformlarda farklı kısa film etkinlikleriyle insanlar çok vakit harcamadan günlük hayatlarına devam ederken bu filmlerden faydalanma imkânıbulabilirlerken, açık hava sinemalarına veya normal sinema deneyenimi de yaşayabilecektirler. Bu deneyimi yaşamak istemeyen ziyaretçilerim ise yollarına üst kottan devam ederekten ulaşabilecektirler.

Kamusal alanımıza zenginlik katmak için mekanımızda kafe ve mağaza gibi işlev görev mekanların haricinde aynı zamanda da kafe film, sergi alanı gibi çeşitli mekanlar bulunmaktadır. Yapının kademeleşmesini, porsuğa bakan ve yola bakan taraflarda farklı biçimlerde ele aldım. Bir yanda yükselen bir atış izleyebilirken diğer tarafta ise içine alan kademeli bir mekanla karşılaşmaktayız.